olmaz, olmayacak, imkânsız. 
 no doubt: kuşkusuz, şüphesiz. 
 no end of talk: sonu gelmez lâf.  
 no less than: en az. 
 no man's land: sahipsiz arazi, tehlikeli bölge. 
 no more: artık, bir daha, bundan sonra … yok. 
 no nonsense: saçmalama, manasızlığın lüzumu yok. 
 No sooner said than done: Söz ağızdan çıkar çıkmaz yapılır. 
 no way: imkânsız, olanaksız. 
 no whit: hiç, kat'iyen. 
 no wonder: (a) pek tabiî, hiç garip değil, (b) tevekkeli değil. 
 by no means: asla, kat'iyen hiç. 
 in no time: hemen, derhal, ânında. 
 in no wise: hiçbir suretle.